Milattan dokuz yüz yıl önce insanlar bir tapınağa
aşağıdaki yazıyı asarlar. Sonra sıraya girip okur ve birbirlerine sarılıp
bayramlarını kutlarlar... İçinde hepimizin çok kez duyduğu neler var
neler? Bir çok düşünürün de bu yazıdan ilham aldığını düşünmemiz pek
yanlış olmaz.
Işte o yazı:
Gürültü, patırtının ortasında sessizce, sukünetle dolaş;
sessizliğin içinde huzur var. Sakın unutma bunu.
Herkesle dost olmaya çalış.
Sana bir kötülük yapıldığında vereceğin en iyi karşılık
unutmak olsun.
Bağışla ve unut...
Ama kimseye teslim olma.
İçten ol...
Telaşsız anlat...
Kısa, açık ve net konuş...
Başkalarına da kulak ver...
Aptal ve cahil olduklarında bile dinle onları; çünkü,
dünyada herkesin bir hikayesi vardır.
Yalnız yaptığın planların değil başarılarının da tadını
çıkar.
Ne kadar küçük olursa olsun işinle ilgilen. Hayattaki
dayanağın işindir, unutma... Sevebileceğin bir iş seçersen yaşamında bir an
bile çalışmış ve yorulmuş olmazsın... İşini öyle seveceksin ki, başarıların
bedenini ve yüreğini güçlendirirken verdiklerinde de yepyeni hayatlar başlatmış
olacaksın.
Olduğun gibi görün...
Ve göründüğün gibi ol...
Sevmiyorsan eğer...
Sever gibi yapma...
Çevrene tanıdıklarına önerilerde bulun fakat asla
hükmetmeye kalkma...
İnsanları yargılarsan onları sevmeye zamanın kalmaz. Ve
unutma ki insanlığın sevgi konusunda yüzyıllardır öğrenebildiği, bir kumsaldaki
kum taneciği bile değildir.
Aşka sakın burun kıvırma...
Aşk nedir?
Çöl ortasındaki yemyeşil bahçedir... O bahçeye bakmayı
hak etmiş bir bahçıvan olmak için her bitkinin sürekli ilgiye, yardıma, bakıma,
sevgiye ihtiyacı olduğunu da unutma.
Hayatta kaybedebilirsin...
Kaybetmeyi ahlaksızca bir kazanca tercih et.
Birincinin acısı bir an, diğerinin vicdan azabı bir ömür
sürer. Bazı idealler o kadar değerlidir ki; o yolda mağlup olman bile zafer
sayılır. Bu dünyada bırakacağın en büyük miras dürüstlüktür.
Yıllar geçiyor, geçecek...
Yılların geçmesine öfkelenme.
..
Gençliğine yakışan şeyleri gülümseyerek teslim et
geçmişe. Yapamayacağın şeylerin, yapabileceklerini engellemesine izin verme...
Rüzgarın yönünü değiştiremiyorsan yelkenlerine rüzgara
göre ayarla.
Çünkü; dünya senin karşılaştığın fırtınalarla değil,
gemiyi limana yanaştırıp yanaştırmadığınla ilgilenir.
Ara-sıra kendini tutamayabilirsin...
Yüreğini isyana kaptırabilirsin...
Fakat unutma; evreni yargılamak imkansızdır.
Onun için kavgalarını sürdürürken bile kendinle barış
içinde ol.
Annenin seni doğurduğu saatleri hatırlıyor musun?
Sen ağlarken herkes sevinçle gülüyordu...
Öyle bir ömür geçir ki, sen öldüğünde herkes ağlasın.
Sabırlı, sevecen ol...
Erdemini yitirme...
Eninde, sonunda sahip olduğun tek servet yine kendinsin.
Görmeye çalış ki, bütün pisliğine ve kalleşliğine rağmen
dünya yine de insanoğlunun biricik güzel mekanıdır.
(Xsentos İsa’dan önce 9. Yüzyıl...)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder