Dünyanın dört bir yanında takım sevgisi kalplerin en kuytu
yerlerine büyük harflerle yazılıdır da, bu topraklardaki boğazın çocuklarının
sevdaları daha bir başkadır...
Beşiktaş'a sevdalı yüreklerin çarpması, benzemez diğerlerine...
Ne Schalke'yi yaşama bağlayan maden işçilerinin ateşli sevdaları
anlatabilir BeşiktAşk'ı, ne de Franco'ya karşı direnişi simgeleyen Barçalıların
mağrur duruşları...
İskoçya'da Protestan cemaatinin kendini ifade etme biçimi diye
tanımlayabileceğimiz Rangers'ın veya Katoliklerin aynı yere oturttuğu Celtic'in
taraftarına sunduğu kimlik, dahası aralarındaki rekabet de sönük kalır
Beşiktaş'a duyulan sevdanın yanında.
Bir BeşiktAŞK masalıdır bu...
Şerefli ikinciliklere kapısını ardına kadar açar da, şerefsiz
şampiyonlukları iter elinin tersiyle.
Asıl erdemin, oyunun kuralına göre oynanması olduğunu, neredeyse
doğuştan kabullenmiştir Beşiktaşlı...
19 Mayıs bugün bayramsa ve bunun böyle kabul edilmesinde
Beşiktaş'ın önderliği varsa, altında yatan bu duygudur.
Spor, spor gibi yapılmalı, yarış adaletli olmalı, kazananın kim
olduğundan çok, yarışın nasıl yapıldığıdır Beşiktaşlı için önemli olan.
İroni vardır tribünlerinde, sevda, yeri gelir isyana dönüşse de o isyanın içinde de "Çok sevdik be abi!" sessiz çığlıkları vardır anlayana...
70'li yılların sonlarına doğru şampiyonluğa yaşanan hasret şöyle
dursun, kümede kalma mücadelesi yapar hale gelmesine rağmen, 35-40 bin Kartal Yürekli, İnönü'ye toplanır ve "Başın öne eğilmesin aldırma Kartal
aldırma" diye dimdik dururdu bu sevdanın ardında...
Tevazu hep ön plandadır Beşiktaş'ta...
"Saray Arabalılar" efsanesinin, rakiplerce yapılan
propaganda sonucu sökülüp, "Arabacılar" komedisine dönüştürülmesine
seyirci kalmanın altında da bu tevazu vardır, her eleştiriye cevap vermeme
asaleti gizlidir bu duruşta...
Anasının ak sütü gibi helal iki şampiyonluğunun hileli yöntemlerle
görmezden gelinmesine yıllarca sessiz kalışı asil duygularının bir
yansımasından başka bir şey değildi.
Yüreğindeki isyanı, yüzündeki tevazuyla gizleyen Beşiktaşlı, yeri
geldiğinde her alanda kafa tutmayı da bilmiş ve hakkını da söke söke almıştır: iki şampiyonluğunu eninde sonunda alması gibi...
Ezeli rakibi Fenerbahçe kırılmasın diye atılmayan şampiyonluk turu nedeniyle
alay edişlere sessiz kalmak Beşiktaş tevazusunun tepe noktasıdır...
Aynı Beşiktaş'ın yıllar sonra 100. yıl kutlamalarında düşman çatlatırken bu konuda da bir çığır açması, "Yaparsan en iyisini yap" felsefesinin multivizyon gösterisi değilse neydi acaba?
Aynı Beşiktaş'ın yıllar sonra 100. yıl kutlamalarında düşman çatlatırken bu konuda da bir çığır açması, "Yaparsan en iyisini yap" felsefesinin multivizyon gösterisi değilse neydi acaba?
Beşiktaşlı duruşunda yaşamın temel çerçevesi çizilirken ara
renklere yer verilmez.
Bazı şeyler yanlış, bazıları da doğrudur...
Centilmenliğe aykırı davranan her kim olursa en sert şekilde
uyarmayı görev edinen, bırakın sahadaki futbolcuyu, yeri geldiğinde tribündeki
seyirciyi bakışlarıyla yerine çivileyen Baba Hakkı duruşudur bu...
Rakipleri "20 milyon taraftarım var" diyerek ülke nüfusunu Çin'le karıştırırken, Beşiktaşlı yürekler, "En çok ben severim" diyerek en büyük gururun resmini asmaktadır gönül duvarlarına.
Rakipleri "20 milyon taraftarım var" diyerek ülke nüfusunu Çin'le karıştırırken, Beşiktaşlı yürekler, "En çok ben severim" diyerek en büyük gururun resmini asmaktadır gönül duvarlarına.
Yaşamın inişli çıkışlı yollarında tökezlediğinde ya da dibine
indiğinde okyanusların, ölüm noktasında bir yeniden doğuş yaşar Beşiktaşlılık...
Küllerinden doğmak, düşerken yalnız kendine tutunmak Beşiktaşlı
yüreklerin, rakiplerince anlaşılamayacak dinamikleridir...
Doğumunun 100. yılında kazanılan onurlu şampiyonluğu iki ezeli
rakibini dört kez yenerek taçlandırmasına rağmen kıskançlık kokan eleştirilere
sessiz kalmak da Beşiktaş asaletinin başkalarınca kolay kolay anlaşılamayacak
bir yansımasıdır aslında.
Van'da soğuktan donan kardeşini İstanbul'da hissetmek, boynundaki
atkıyı onunla paylaşmaktır Beşiktaşlılık.
"Bugün dost yaralanmış yine gönlüm hoş değil" diyerek
Vedat Okay'ı hatırlamaktır.
Beşiktaş lehine eyyam yapan hakemi yuhalamak, yürekten haykırışla
desibel rekorları kırmak, dünyanın özendiği Liverpool taraftarını dahi kendine
hayran bırakmaktır bu aşk hikayesinin ana teması. Gole gol, penaltıya penaltı, kırmızıya kırmızı, ofsayta ofsayt der Beşiktaşlı yürekler...
Diğer sevdalar bir çocuğun annesine duyduğu sevgi gibiyse eğer, bir annenin yavrusunu sevdiği gibi sever Beşiktaşlı, Beşiktaşını. Anne sevgisi gibi, karşılıksızdır bu sevda..
Sporun her alanında cennet vatana hizmet etmek, yeni nesillere en
başta spor sevgisini aşılamak ve siyah-beyaz saflarda yer alanlara Beşiktaşlı
duruşunu miras bırakmaktır Beşiktaşlılık...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder