14 Ocak 2013 Pazartesi

Gücü yetenlerin değil HAKKI YETENLER'in takımdır Beşiktaş







Dünyanın dört bir yanında takım sevgisi kalplerin en kuytu yerlerine büyük harflerle yazılıdır da, bu topraklardaki boğazın çocuklarının sevdaları daha bir başkadır...


Beşiktaş'a sevdalı yüreklerin çarpması, benzemez diğerlerine...


Ne Schalke'yi yaşama bağlayan maden işçilerinin ateşli sevdaları anlatabilir BeşiktAşk'ı, ne de Franco'ya karşı direnişi simgeleyen Barçalıların mağrur duruşları...


İskoçya'da Protestan cemaatinin kendini ifade etme biçimi diye tanımlayabileceğimiz Rangers'ın veya Katoliklerin aynı yere oturttuğu Celtic'in taraftarına sunduğu kimlik, dahası aralarındaki rekabet de sönük kalır Beşiktaş'a duyulan sevdanın yanında.


Bir BeşiktAŞK masalıdır bu...

Yüreğinin tam ortasında haksızlığa isyan vardır Beşiktaşlı'nın...


Şerefli ikinciliklere kapısını ardına kadar açar da, şerefsiz şampiyonlukları iter elinin tersiyle.


Asıl erdemin, oyunun kuralına göre oynanması olduğunu, neredeyse doğuştan kabullenmiştir Beşiktaşlı...


19 Mayıs bugün bayramsa ve bunun böyle kabul edilmesinde Beşiktaş'ın önderliği varsa, altında yatan bu duygudur.


Spor, spor gibi yapılmalı, yarış adaletli olmalı, kazananın kim olduğundan çok, yarışın nasıl yapıldığıdır Beşiktaşlı için önemli olan. 

İroni vardır tribünlerinde, sevda, yeri gelir isyana dönüşse de o isyanın içinde de "Çok sevdik be abi!" sessiz çığlıkları vardır anlayana...


70'li yılların sonlarına doğru şampiyonluğa yaşanan hasret şöyle dursun, kümede kalma mücadelesi yapar hale gelmesine rağmen, 35-40 bin Kartal Yürekli, İnönü'ye toplanır ve "Başın öne eğilmesin aldırma Kartal aldırma" diye dimdik dururdu bu sevdanın ardında...


Tevazu hep ön plandadır Beşiktaş'ta...

Efsane başkanın, şampiyonluğun garantilendiği maçta, ezeli rakibi Fenerbahçe üzülmesin diye şampiyonluk turu attırmayışı bundandır aslında...


"Saray Arabalılar" efsanesinin, rakiplerce yapılan propaganda sonucu sökülüp, "Arabacılar" komedisine dönüştürülmesine seyirci kalmanın altında da bu tevazu vardır, her eleştiriye cevap vermeme asaleti gizlidir bu duruşta...


Anasının ak sütü gibi helal iki şampiyonluğunun hileli yöntemlerle görmezden gelinmesine yıllarca sessiz kalışı asil duygularının bir yansımasından başka bir şey değildi.


Yüreğindeki isyanı, yüzündeki tevazuyla gizleyen Beşiktaşlı, yeri geldiğinde her alanda kafa tutmayı da bilmiş ve hakkını da söke söke almıştır: iki şampiyonluğunu eninde sonunda alması gibi...


Ezeli rakibi Fenerbahçe kırılmasın diye atılmayan şampiyonluk turu nedeniyle alay edişlere sessiz kalmak Beşiktaş tevazusunun tepe noktasıdır... 

Aynı Beşiktaş'ın yıllar sonra 100. yıl kutlamalarında düşman çatlatırken bu konuda da bir çığır açması, "Yaparsan en iyisini yap" felsefesinin multivizyon gösterisi değilse neydi acaba? 


Beşiktaşlı duruşunda yaşamın temel çerçevesi çizilirken ara renklere yer verilmez.


Bazı şeyler yanlış, bazıları da doğrudur...

Siyahlar ve beyazlar vardır, kıvırma payı yoktur Beşiktaşlının kumaşında!


Centilmenliğe aykırı davranan her kim olursa en sert şekilde uyarmayı görev edinen, bırakın sahadaki futbolcuyu, yeri geldiğinde tribündeki seyirciyi bakışlarıyla yerine çivileyen Baba Hakkı duruşudur bu...

Rakipleri "20 milyon taraftarım var" diyerek ülke nüfusunu Çin'le karıştırırken, Beşiktaşlı yürekler, "En çok ben severim" diyerek en büyük gururun resmini asmaktadır gönül duvarlarına. 


Yaşamın inişli çıkışlı yollarında tökezlediğinde ya da dibine indiğinde okyanusların, ölüm noktasında bir yeniden doğuş yaşar Beşiktaşlılık...


Küllerinden doğmak, düşerken yalnız kendine tutunmak Beşiktaşlı yüreklerin, rakiplerince anlaşılamayacak dinamikleridir...


Doğumunun 100. yılında kazanılan onurlu şampiyonluğu iki ezeli rakibini dört kez yenerek taçlandırmasına rağmen kıskançlık kokan eleştirilere sessiz kalmak da Beşiktaş asaletinin başkalarınca kolay kolay anlaşılamayacak bir yansımasıdır aslında.


Van'da soğuktan donan kardeşini İstanbul'da hissetmek, boynundaki atkıyı onunla paylaşmaktır Beşiktaşlılık.

Alayına isyan, inadına destandır bu aşkın bir başka özeti.


"Bugün dost yaralanmış yine gönlüm hoş değil" diyerek Vedat Okay'ı hatırlamaktır.

"Şeref'inle oyna, Hakkı'nla kazan" diyerek en doğru mesajı, en kestirmeden vermektir.


Beşiktaş lehine eyyam yapan hakemi yuhalamak, yürekten haykırışla desibel rekorları kırmak, dünyanın özendiği Liverpool taraftarını dahi kendine hayran bırakmaktır bu aşk hikayesinin ana teması. Gole gol, penaltıya penaltı, kırmızıya kırmızı, ofsayta ofsayt der Beşiktaşlı yürekler... 

Diğer sevdalar bir çocuğun annesine duyduğu sevgi gibiyse eğer, bir annenin yavrusunu sevdiği gibi sever Beşiktaşlı, Beşiktaşını. Anne sevgisi gibi, karşılıksızdır bu sevda..


 Çok güçlü bir gelenek, dünya var oldukça yaşayacak aydınlık bir gelecektir Beşiktaşlılık...

Sporun her alanında cennet vatana hizmet etmek, yeni nesillere en başta spor sevgisini aşılamak ve siyah-beyaz saflarda yer alanlara Beşiktaşlı duruşunu miras bırakmaktır Beşiktaşlılık...





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder